21 Ocak 2015 Çarşamba

Fena Gürültü Çıkartıyorsunuz, Azıcık sesinizi kısınız.


Altı desteksiz konuşmayacaksın!

29 yaşı bitirip 30'dan gün almama sayılı günler kaldı. Bu zamana bir çok insan ve mekan sığdırabildim çok şükür.
Bir çok ülke görme, yaşama farklı kültürleri tanıma fırsatı yakaladım.
Ne kadar yaşarsan o kadar bilirsin. Doğrudur.
Yani öyle günlük uzaktan gözlemle değil bu şahitlik bire bir aynı çatı altında en az 3 ay en fazla 1,5 yıl geceli gündüzlü yaşarak tecrübe ettim.
Hani bir çok adaptasyon/entegre bilmem ne bilirkişi otoriterini ikna edecek bir süredir bu.

İsviçre 85 farklı  milletin yaşadığı topraklardır. Sallamıyorum, sorun google belgelesin size. Orada yaşayan bir ton insan var sağlamasını onlardan alın şayet inanmıyorsanız.

Okulda, iş yerinde, meslek proğramlarında, bakkalda çakalda her yerde denk gelirsiniz bu renk cümbüşüne.
Ben bir sebeple ( belki yazmışımdır hatırlamıyorum şuan) rastlaşmanın dışında yakın temas yaşama fırsatı buldum.

Portekiz, İtalyan, Srilanka, Brezilya, Alban, İspanyol, İsveç, Afrika uyruklu kadınlarla aynı evde yaşadım.
Kültür şokuna bak! Her kapının arkası başka bir dünya olan bu ev, insani yönlerimin eğitimi açısından büyük önem taşıyor hayatımda.

Çok zor ama bir o kadar eğlenceli bir yaşam şekliydi benim için.
Zilyon tane şey öğrendim.
Her biri bambaşka kültürde yetişmiş bambaşka karakterdeki bu sekiz kadın aynı evi sorunsuz, sürtüşmesiz paylaşabiliyorduk.

Çünkü SAYGI denen,  karşı tarafa verilmesi çok zor olan o erdem hepimizde mevcuttu.Örneğin;
Bu sekiz kadın ve sekiz çocuk aynı evde ortak kullanım alanlara sahiptik. Salon, mutfak, banyo, oyun odası, çamaşırhane, bahçe vs. gibi..  Birgün bile bir tartışma çıktığını görmedim! İtalyan bayan banyo sorası küveti kullanılamaz bıraktığı için Afrikalı bayanla saç saça baş başa girmediler mesela hiç.
Her akşam mutfakta yemek masasında hep birlikte yerdik yemeğimizi. Herkes akşam yemeğini kendi kültürünün mutfağından hazırlardı. Kendine ve çocuğuna kadar veya ikram etmek isterse biraz daha fazlasını yapardı. Sonra o koca masanın etrafına dizilip hep birlikte sohbet ederek yemeğimizi yerdik. Herkes çatal bıçak kullanırken  Srilankalı bayan elleriyle yerdi yemeğini. Çünkü kültürü buydu, bu şekilde yetişmişti. Hiç kimse onu yargılayamazdı, yapmazdık da asla zaten. Hatta kendi yemeğinden ikram ederse biz de elimizle yerdik. Bu basit görünsede anlamlı bir jesti ve çok mutlu olurdu. Çünkü kültürünü kabul ettiğimizi ve saygı duyduğumuzu belirten bir yaklaşımdı.

Bu kadar farklılık içinde herşeyin düzen içinde yürümesinin en temel nedeni SAYGI idi.
Kimse kimsenin özel alanına girmez, kimse kimseyi asla yaşam tarzından, kültründen, inancından, ten renginden, uyrugundan, çocuk yetiştirme yöntemine asla müdahale etmez ve dahası kesinlikle ELEŞTİRMEZDİ!
Çünkü biz eleştirmenin de anlamını biliyor ve ona göre davranıyorduk. Haftalık yapılan toplantılarımızda ev içinde diğer insanları olumsuz etkileyecek davranışlar ELEŞTİRİ KONUSU OLURDU.

Kısacası diploması olmayan lakin bir çok okulda dahi öğrenemeyeceğiniz şeyleri öğreten bir okul okudum ben iki yıla yakın.

Neden anlattım bunları?

Türkiye'ye döneli altı yıl oldu.
Ve ben hiç bir memleketin insanında görmediğim kıskançlığı, saygısızlığı, dedikoduyu, çekememezliği, kompleksi, boş konuşmayı, ukalalığı bir tek kendi milletimde, insanımda gördüm!
Çok üzücü..
İnanılır gibi değil bu!
Herkes bir eleştirmen! Herkes herşeyi çok iyi bilir! bir hazımsızlık..
'Herşeyin en güzeli benim olmalı!'hırsı, herkes sadece beni övmeli beni sevmeli beni beğenmeli kıskançlıkları! Aman Allahım.. Kendilerini nasıl paralıyorlar nasıl..

Çocuğunun üstünü azıcık kalın giydirirsin eleştirirler, ince giydirirsin yine eleştirirler. Emzirirsin ' ay ne ayıp ele güne karşıııı' diye eleştirirler, mama verirsin 'ay mama mı veriyorsun seeen!!!' diye eleştirirler. Oturursun eleştirirler, kalkarsın yine eleştirirler. Gülersin eleştirirler, ağlarsın yine baş ucuna dikilip eleştirirler. Mutluysan eleştirilirsin, öfkeliysen aman Allah eleştirilirsin.... Kısacası ne bok yersen ye hep eleştirilirsin! Ne yaparsan, nasıl yaşarsan yaşa SAYGI GÖRMEZ hep eleştirilirsin!!!...Gerçi buna eleştiri demek yersiz. Bu bambaşka bir şey.

Şuraya yazmaya başlayalı 5 sene biticek.. İnstagram 2010 kuruluşlu bir platform. Benim yazmaya başladığım yıllarda sadece fecebook'da sosyalleşen kişiler, bugün kalkıp instagramdan ' ay herkes de blogger canımm! herkes de bir yazar! bilmem kaç kelime hafızasıyla felan' gibi deli saçması laf sokmalarla geliyor. Ulan hadi haddin olmadan dert ettin kendine laf söyleyeceksin bari gir bi bak, ne zamandır yazıyor bu kadın diye :)) bir araştır da öyle konuş bari zira altı boş laflarınla oldukca zavallı bir APTAL durumuna düşüyorsun. Hayır yazmak istiyorsun anlaşılan da, güvenemediğinden kendine kıskançlıktan yapabilenlere salça oluyorsun. :) 'Blog yazmak matah bir durumdur' değil demek istediğim elbette..

Kendinden farklı, kendinden başarılı gördüğün kim varsa diline dolar, sonsuz bir cüretle yazarsın çizersin. Yetinemez küfür eder, aşağılar ve o yetersiz  anormal halini bir nebze olsun 'normalmiş' gibi göstererek mastürbasyon yaparsın.

Saygı yok, sevgi yok, öğrenmişlik yok tüm kötücül zihinler hadsizce ortalıkta volta atarak etine tırnak geçirme peşinde.

Sen tüm bu deli saçması durumlara daha fazla tahammül gösteremeyip 'hop' deyince de vay efendim bana laf söyledi, vay efendim çok agresifsin, vay efendim görme duymamazlığa ver gibi tavırlarla tekrar eleştirilirsin! :) Böyle saçma bir kısır döngü.

Ben niye duymamazlığa veriyorum be! Benim tüm dünya tarafından tanınmış insan haklarıma üç beş kendini bilmez ayaklar altına alacak da ben susmak zorunda kalacağım. Ne güzelmiş bu dünya! Yok öyle birşey!
Ben değil, siz kendinizi eğitecek o kafatasınızın içinde bulunan adına beyin denilen organınızı çalıştıracak ve eğiteceksiniz. Ben ve benim gibi insanlara saygı duymayı öğrenmişler değil siz DEĞİŞECEKSİNİZ! İnsanların üstüne karabasan gibi çöküp nefeslerini kesmeye kalkmayacaksınız. Yok canım, kimsenin öyle bir hakkı yok!

Ya öyle ya böyle, saygısızlığınız, hazımsızlığınız, kıskançlığınız, ukalalığınız..
Tüm bunları kendinize saklayınız.
Hiç kimse sizlere tahammül gösterme mecburiyetinde asla değil.
FENA GÜRÜLTÜ ÇIKARTIYORSUNUZ!
AZICIK SESİNİZİ KISINIZ..

Ne demiş ünlü söz yazarı Sıla,
Hem hata senin hem kırışalım mı!? Germe beni germe!

Sevgiler..












13 yorum:

  1. yazının souna gelmeden önce ki o ilk ksımları okuduğumda ilk düşündüğüm "yavrum çok yanlış gelmişsin sen" oldu :) tamamını okuyunca anladım ki sende fark etmişsin bunu :) burda saygı ne gezer bebeeeemmm ya :) şu moda blogları var ya etkinlik etkinlik geziyolar onlara yorumlara kopuyorum misal. Hatun bi şekilde rüşt ispatlamış davet ediliyo gidiyo işi bu olmuş. çocuğu görmüyodur hiç, evde durduğu yok bilmem neler... Hayır çağrılsa çoluğu çocuğu komşuya bırakıp koşa koşa gidecekler ama işte naparsın kader :) ay neyse kıssadan hisse seviyom seni yelez... ama oğlunu ve bal yanaklarını bi tık daha çok seviyo olabilirim üzgünüm :)

    YanıtlaSil
  2. Cunku bir cok insan herbokolog olmus!

    YanıtlaSil
  3. çok haklısın ve çok tatlısın.

    YanıtlaSil
  4. Tebrikler ne güzel anlatmışiniz hele çocuk yetistirirken herkes uzman herkes bilirkişi zaten insanların içindeki o tanımı olmayan duyguları da anlamak mümkün değil yok saçın makyajin kiyafetin hatta çocuğunun kıyafeti bile onlar için gündem konusu ama onlarada hakvermek lazım yaşam gayesi olmayinca insanın bunlara sarıyor demek ki boş bomboş bir hayat mutsuzlugunu örtbas etmenin yolları ne denebilir ki yazık ...

    YanıtlaSil
  5. Tebrikler ne güzel anlatmışiniz hele çocuk yetistirirken herkes uzman herkes bilirkişi zaten insanların içindeki o tanımı olmayan duyguları da anlamak mümkün değil yok saçın makyajin kiyafetin hatta çocuğunun kıyafeti bile onlar için gündem konusu ama onlarada hakvermek lazım yaşam gayesi olmayinca insanın bunlara sarıyor demek ki boş bomboş bir hayat mutsuzlugunu örtbas etmenin yolları ne denebilir ki yazık ...

    YanıtlaSil
  6. Türkiye'de mutlu olabilmek için birey önce etrafındakilirin hayallerini gerçekleştirip bir şeyler başarabileceğini kanıtlamalı, onlardan gelecek olan her türlü kıskançlık ve öfke nöbetlerine göğüs germeli, daha sonra vakti kalırsa kendi yapmak istediğini ucundan azıcık, diğerlerinin izin verdiği kadar yapmalı. Başka türlüsü bu toplumda asla kabul görmez malesf. Eleştiri oklarının kökeni de buna dayanıyor "ya benim istediğimiyaparsın, ya da benim istediğimi yaparsın"...

    YanıtlaSil
  7. Sevimli bir yazı olmuş:) erkeklerin dünyası daha masum sanki çok kafanı bozan bir durum olursa kavga edersin döversen böbürlenir rahatlarsın,dayak yersen susman gerektiğini anlar yine rahatlarsın :) en büyük derdin futbol fanatizmidir,duygusallık arayıp dert edinmez

    YanıtlaSil
  8. Cok dogru cok... Yelizim agzina saglik

    YanıtlaSil
  9. Insanlar baska biri güzel bisey yaptiginda onu begenme hissiyatini kaybetmisler yerine sadece kiskanclik kalmış, ondandir bu saldirmalari..

    YanıtlaSil
  10. Senle o kadar cok tanısmak istiorum ki ruyalarıma gırıyorsunuz ailecek ..cok guzel bi yazi olmus agızna yuregine saglik yuzun hep gulsun yeliz hanim :))

    YanıtlaSil
  11. Hem çok haklı hem de çok insansın. Art niyetli olduklarini bile bile, seni inandığın doğruları degistirme raddesine getirmelerine izin verme.

    YanıtlaSil